Vizyona girdiği dönemde modaya ilham veren ve kostümleriyle hafızalardan silinmeyen filmler, yıldız karakterlerinin stil tüyolarıyla bugünkü yazımızda. Bu filmleri hala izlemediyseniz, mutlaka en kısa zamanda izlemenizi öneririz.



Muhteşem Gatsby
1925 tarihli F. Scott Fitzgerald’ın romanından beyaz perdeye uyarlanan film, Mayıs 2013’te Baz Luhrmann yönetmenliğinde en ihtişamlı sahneleriyle karşımızdaydı. Filmi kısaca anlatacak olursak; yazar olma hayaliyle New York’a gelen Nick Carraway, tatlı bir amerikan rüyasının peşindedir ve milyarder komşusu Jay Gatsby ile tanıştığında bambaşka bir dünya ile karşılaşır. Nick Carraway, Gatsby’nin yıllar önce aşk yaşadığı Daisy’nin de kuzenidir. Özellikle filmin başrolündeki Daisy karakterinin ve diğer oyuncuların 1920’lerdeki ihtişamı yansıtan kostümleri, ve mekan dekorları için bile izlemenizi tavsiye edebileceğimiz değerde bir film.






Marie Antoinette
Yine bir roman uyarlamasıyla karşımıza çıkan dönem filmi; Marie Antoinette. Sophia Cappola tarafından beyaz perdeye uyarlanan dram türündeki filmin başrolünde Kirsten Dunst’ı görüyoruz. Dönemin politik ve siyasi şartları gereğince Fransa kralıyla evlendirilen genç Avusturya kraliçesi Marie Antoniette’in, Versailles Sarayı’nın ihtişamlı gölgesi altında çeşitli siyasi oyunlara ve politik hesaplaşmalara tanık olması anlatılıyor. Genç kraliçe alışık olmadığı düzenle mücadele etmenin yolunu uçarı partilerde ve tehlikeli dostluklarda ararken, tüm insansı halleriyle ele alınıp alışılmışın dışında bir Marie Antoniette portresi çiziliyor. Dönemin ihtişamını yansıtan korseli ve kabarık etekli elbiseler, büyük şapkalar ve uzun eldivenler ile Versaille Sarayı’nın harika atmosferi filmin büyüsünü pekiştiriyor.







Coco Chanel’den Önce
“Moda geçer, stil kalır” sözüyle hafızalarımıza kazınan, ünlü moda markasının kurucusu Coco Chanel’in hayat hikayesi bu filme konu oluyor. Paris’e gelmeden önce yetimhanede zor günler geçiren ve kabare şarkıcılığıyla hayatını kazanmak zorunda kalan Coco, kadınları korseden kurtarıp daha maskülen ve rahat giyimle tanıştırıyor. Audrey Tatou’nun muhteşem performansıyla Chanel efsanesini gözler önüne seren yapımda, Chanel’in deha kıyafet ve şapkaları ve bir döneme damga vuruşunu izliyoruz.





Tiffany’de Kahvaltı
Truman Capote’nin 1958 yılındaki kısa öyküsünden uyarlanan film, Audrey Hepburn’un yıldız ışığıyla ölümsüzleşerek, 1961 yılında beyaz perdeye taşınmış ve 2 Oscar ödülüne layık görülmüştür. Roman adını New York’ta bulunan tarihi ve ünlü mücevher dükkânı Tiffany’den alır. Romanın kahramanı Holy ne zaman karamsarlığa kapılsa, günün hangi saatinde olursa olsun, soluğu bu mücevher vitrininin önünde alır, ayaküstü kahve ve kruvasan ile kahvaltısını yaparak pırlantaları seyreder. Böylelikle depresyonundan kurtulmaya çalışır. Bu mağaza temsil ettiği zenginlik ve dinginlikle Holy’e sükûnet veren tek şey olmuştur artık. Daha fazla tüyo vermeden filmi en kısa zamanda izlemenizi ve 60’ların stilini bir de Audrey Hepburn’ün zarafetiyle görmenizi tavsiye ediyoruz.

